Türk Dil Kurumu burnu “alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı” şeklinde tanımlıyor.
İki delikli koklama ve solunum organımız, nefes alıp vermek için kendisini tercih edenleri vücutta en az otuz işlevi yerine getirerek fazlasıyla ödüllendiriyor. Bu işlevlerden en önemlisi, kanı, organları ve hücreleri oksijenlendirmek. Burnumuz ağzımıza oranla önemli derecede küçük olduğundan burundan solunum yapmak, uyanık olduğumuz zamanlarda ağızdan solunuma göre hava akışına yüzde elli oranında daha fazla direnç uygular. Bu da kanın yüzde on ila yirmi oranında daha fazla oksijenlenmesiyle sonuçlanır.
İki delikten geçip burnumuza giren hava burada filtre edilir, nemlendirilir ve sıcaklığı akciğer ortamına uygun hale getirilir. Burundan solunumun yarattığı direnç, solunumun yavaş ve aşağıdan olmasını sağlar, diyafram aktiftir ve tüm bunlar zihnin sakinleşmesine yardımcı olur.
Burundan soluduğumuz hava, solunum düzenini kontrol eden refleks sinirleri uyaran burun mukozasından geçer. Ağızdan nefes almanın horlamaya, solunum düzensizliklerine ve uyku apnesine yol açmasının nedenlerinden biri de havanın burun mukozasıyla temas etmemesidir.
Yüzümüzün ortasına iki deliğiyle yerleşip de sadece nefes alırken çalışıp, nefes verirken hiçbir şey yapmayacak kadar tembel olduğunu düşünmek organların güzeline hakaret sayılır. Burundan nefes verdiğimizde ağızdan nefes vermeye oranla çok daha az su ve ısı kaybederiz. Ağızdan nefes vermek yüzde kırk iki oranında daha fazla su kaybıyla sonuçlanır. Nem ve ısı kaybı inflamasyona, burun tıkanıklığına ve dehidrasyona sebep olarak solunum yapmayı zorlaştırır. Burnunuz tıkanınca ağızdan solunum yapmak zorunda kalırsınız, ağızdan solunum yaptıkça burun daha da çok tıkanır. İşleyen demir ışıldar misali burun da kullanıldıkça açık kalır. Burundan nefes verdiğimizde akciğerlerimiz nefes veriş sırasında da oksijeni çekmeye devam eder. Burun delikleri ağızdan daha küçük olduğundan burundan nefes verdiğimizde akciğerlere geri hava (ve oksijen) akışı oluşur. Burundan nefes veriş ağızdan nefes vermeye oranla daha yavaş gerçekleşir ve bu da akciğerlere havadan oksijeni çekmek için daha fazla zaman sağlar. Solunum sırasında oksijen-karbondioksit değişimi ideal düzeyde olduğunda karbondioksit iyi bir şekilde işlenir ve kanın pH değeri dengesini korur. Burundan daha yavaş gerçekleşen nefes verişler akciğer kapasitesinin korunmasına yardımcı olur. Ağızdan nefes vermek, olması gerekenden daha fazla havanın akciğerlerden çıkışına sebep olarak toplam akciğer kapasitesini ve rezidüel (artık) hacmi (Rezidüel hacim, en zorlu nefes verişten sonra bile akciğerlerde kalan hava hacmidir.) önemli ölçüde azaltır. Nefes alışlar daha eforlu hale gelir ve solunum olması gerekenden daha zor gerçekleşir.
Burun, beynin hipotalamus adı verilen bölümünün doğrudan uzantıları olan koku soğanlarını barındırır. Hipotalamus vücudumuzdaki birçok işlevden, özellikle de kalp atışı, kan basıncı, susama, iştah ve uyku döngüleri gibi otonom işlevlerden sorumludur.
Burun boşluğunda ve paranazal sinüslerde Nitrik Oksit (NO) adı verilen bir gaz üretilir. Burnumuzdan nefes aldığımızda nitrik oksit akciğerlere taşınarak solunum yollarını açar ve kanın oksijen alımını arttırır. NO ayrıca bakteri ve virüsler de dahil olmak üzere çeşitli patojenlerin büyümesini engeller. Bu da nazal solunum yollarındaki nitrik oksitin vücudu enfeksiyonlardan korumakta rol oynadığı anlamına gelir. NO, bronşiyal düz kas tonusu, pulmoner kan akışı, mukus üretimi de dahil olmak üzere solunum fonksiyonuna birçok açıdan yardımcı olur ve antioksidan homeostazı, akciğer gelişimi ve lokal konak savunması gibi diğer süreçlerde rol oynar. Nitrik Oksit ayrıca sürfaktan adı verilen hayati bir maddenin üretiminde anahtar rol oynar. Akciğerlerde üretilen pulmoner sürfaktan, lipidler, proteinler ve karbonhidratlardan oluşan karmaşık bir karışımdır. Alveol yüzey gerilimini azaltır, kanın oksijen alımını kolaylaştırır, akciğer çökmesini ve ödemini engeller ve akciğerlerin esnekliği için hayati önem taşır.
Burnumuzun şeklinin yüz güzelliğinde etkili olduğu konusunda bir algımız var. Burnumuzu beğenmezsek estetik operasyonlarla ona şekil verip daha güzel hissetme eğiliminde olabiliyoruz. Peki burnumuzdan nefes alıp vererek gerçekten de güzel bir yüz görünümüne sahip olabileceğimizi kaçımız biliyor? Şimdi kendiniz deneyin. Aynanın karşısına geçin, ağzınızı kapatın ve burnunuzdan solunum yapın. Nasıl göründüğünüze bakın ve ayrıca dilinizin ağzınızın içindeki konumunu hissedin. Daha sonra ağzınızı hafif aralayın, nasıl göründüğünüze bakın ve dilinizin ağzınızın içindeki konumunu hissedin. Hiç kuşkusuz ağzınız kapalı olduğunda çok daha güzel görüneceksiniz. Ağzınız kapalı olduğunda üst damağınıza yerleşen ve ucu üst dişlerinize temas eden diliniz en önemli ortodontik cihazdır ve çocukluktan itibaren çene, diş ve yüz yapısının sağlıklı gelişimi üzerinde çok önemli rol oynar. Kronik ağız solunumu alışkanlığı olan kişilerde dil aşağı düşer ve üst damak olması gerektiği şekilde gelişemez. Çarpık dişler, uzun ve geriye çekilmiş çene ve olduğundan büyük görünen burun sadece güzel bir yüzün değil, sağlıklı olmanın önündeki en büyük engeldir.
Uzun lafın kısası, “alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı” sağlıklı bir yaşam konusunda hepimize çok şey vadediyor.
Funda Aşkınoğlu, Buteyko Nefes ve Oxygen Advantage Eğitmeni
Kaynak: The Breathing Cure, Patrick McKeown.